10 Eylül 2011 Cumartesi

Şizofrenik Anılar

BÖLÜM 1: UYANIŞ
Gözlerimi açtığımda etrafımdaki ışıktan kamaşan gözlerimi kapattım ve canımı daha çok yakan bir koku ile kendime geldim. KAN! Hemen gözlerimi açtım burnuma gelen koku öylesine keskindi ki  gözlerim yaşarmaya başlamıştı tabi sonradan gördüğüm şeyler canımın yanmasına daha büyük bir darbe vurmuştu. Etrafımdaki dört cesede bakıyordum hemen   yanımda uzanıp başı ayaklarıma değen ceset en yakın arkadaşımın cesediydi. Büyük bir çığlık atmak istedim beynimin içinde fırtınalar kopmasına rağmen sesimi çıkartamıyordum gördüğüm tek şey başımı çevirdiğimde ölen diğer arkadaşlarımdı. Esra ,en yakın arkadaşım ayaklarımın dibinde gözleri gözlerime bakarken kalbi atmıyordu bir umutla sarıldım yerdeki cesedine ve tek tek diğer ölü bedenlere de. Hepsine bir umutla bakıyordum arasında nefes alan varmı diye ama yoktu. Esra,Aysu,Serhan ve Melike. Bazılarının gözü açıktı bazılarının değil. Koşarak çıktım oradan. Caddelerden aşağılara doğru koşuyordum. İnsanlar bana bakıyor neden koştuğuma anlam veremiyorlardı. Dikkat çeken tek yanım bu değil aynı zamanda yırtık elbiselerimde bu dikkati çekmemde yardımcı oluyorlardı. Koştum koştum kalbim duracak sanıncaya kadar koştum. Küçük bir çocuk parkının önünde durdum tenha bir yerdi kuşlardan ve kedilerden başka kimse yoktu. Aklımda bir sürü soru vardı. Niye en yakın arkadaşlarım ölüyken ben yaşıyordum. Neden olanların hiç birini hatırlamıyordum. Oturdum ve düşünmeye başladım.



BÖLÜM 2: KAFAMDA Kİ SES
Düşüncelerle dolu beynimde iki ses yankılanıyordu. Birine inanmak demek hayatımı sonuna kadar değiştirmek demekti. Onları sen öldürdün! Kafamda çığlık çığlığa bu sese inanmamak için diğer sese doğru koşuyordum. “sakin ol olanları hatırlaya bilirsin.” Hatırlamaya çalışıyordum Serhan’ın Melike’ye yaptığı şakaları hatırlıyordum. Esra’yla , Aysu’nun dedikodusunu yapıp güldüğümüzü hatırlıyordum ama sonrası derin bir karanlık gibiydi zihnimde. Parktan yavaş adımlarla ayrıldım. Ara sokaklardan gidiyordum insanların dikkatini çekmemek için. Yürüken aklımda hep o geceyi canlandırmaya çalışıyordum. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan evime varmıştım. Kafamdaki seslerle beraber rahatlamak için duşa girdim. Suyun altında rahattım kendimi güvende hissediyordum. Banyodan çıkmak istemiyordum ama olanları oturup sakin kafa ile düşünmem lazımdı. Odama geçtim ve içinde 3 dal olan paketten bir sigara aldım. Tekrar düşünmeye başlamıştım ama daha ileri gittikçe hep daha büyük bir karanlığın ortasında kalıyordum. Kaçacak bir yer olmayan ıssız ve karanlık bir oda gibiydi o günden kalan hatıralarım. Korkuyla otururken güneşin doğuşu penceremde belirdi. Biraz uyumam lazımdı ama eğer ortada bir katil varsa herkesi öldürmüşken beni öldürmemesi ve peşime düşme ihtimali beni bu uykudan alıkoyuyordu. Nasıl olduğunu anlamadan koltuğun üstünde uyuya kalmıştım. Büyük bir çığlıkla uyandım…












BÖLÜM 3: DÜŞLER DÜNYASI
Rüyamda ,Serhan bir ara evden ayrıldı ve yirmi dakika kadar sonra elinde iki büyük şişe votka ile geri döndü. Poşetleri bana uzattı ve “hadi o marifetli ellerinle şunları doldur da keyfimize bakalım” dedi. Ben bardaklara votkayı doldururken içeriden sürekli gülme sesleri geliyordu. Herhalde Serhan yine iyi gününde insanları eğlendiriyor diye düşünüyordum. Bardaklarla işim bitince tepsiyle beraber yüzümde büyük bir gülümsemeyle votkalar hazır diye içeri girdim. Nihayet diye gülerek yanıma geldi Serhan ve tepsiyi elimden alarak herkese içkisini ikram etti. Votka su gibi içilip giderken ortam iyice neşelenmişti. Esra hafif kafam dönüyor dünyaya bakış açım değişti gibi cümleler kurarken herkes gülüyordu. Votka bittikçe herkes yavaş yavaş kendinden geçiyordu. Serhan birden Aysu’ya bağırmaya başladı en sevdiğim kişiyi benden almak için elinden geleni yaptın diye bağırıyordu. Paniklemiştim en yakınımda duran Esra’ya sarılarak Serhan’ın sinirlerinin yatışmasını bekliyordum. Serhan yatışmak yerine daha çok köpürüyordu. Ben o kıza tapıyordum öl dese ölürdüm gibi cümleler  söyleyerek haykırıyordu. Esra kollarımın arasından kaçarak Serhan’a sarıldı. Lütfen sakinleş diyerek ağlıyordu. Serhan ise Esra anlamıyorsun o kız benim için her şeydi diyordu. Buraya kadar gerçek olabileceğine inanabilirdim ama o sırada rüyamda aramızda olmaması gereken bir kişi daha görmüştüm bu ev arkadaşım Suzan’dı. Suzan’ın orda olması imkansızdı. Daha iki gün önce tatilden yaralanıp ailesini görmeye Muğla’ya gitmişti. Suzan’ın  kapının arasında bizi izleyen yüzünü hatırladıkça sinirlerim bozuluyordu. Kontrolsüzce hareket etmeye başlamıştım. Olamazdı Suzan orda olamazdı. Bir ses duyarak yerimden zıpladım. Bu ses telefonumdan geliyordu. Arayan numarayı tanımıyordum. Başta açmak istemedim katil arıyor olabilir diye ama merakıma yenik düşüp telefonu açtım ve sadece sustum.”alo canım ordamısın. Benim suzan annemin telefonundan arıyorum diyordu.” İrkildim ve iki saniye sonra kendime geldim. “kusura bakma suzancım yeni uyandım kendimde değilim” diyebildim. “tamam canım akşama ordayım haber veriyim” dedi suzan. Sadece “tamam bekliyorum hayatım” diyebildim. Telefonu kapatmıştım ve suzanın gelmesini beklemeye başladım.























BÖLÜM 4: GERÇEKLER
Suzan’ın nasıl orda olduğunu düşünürken ve rüyayı tam olarak hatırlamaya çalışırken. Aklımda hep arkadaşlarımın kahkahaları vardı. Bir gün öncesine kadar gülüp eğlenirken şimdi onların ölü olduğunu düşünmek beni kahrediyordu. Aklımda takılıp kalan dönüp dolaşıp zihnimi meşgul eden soru ise onları öldüren kişinin Suzan olabilme ihtimaliydi. Bu aklıma geldikçe çıldırıcak gibi hissediyordum bunca senedir aynı evde bir katille yaşamış olma fikri beni benden alıyordu. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan kapı zili ile irkildim. Kapıyı açıp açmamak ile kararsız kalmıştım. Açmak zorunda olduğumu biliyordum kapıya doğru yürümeye başladım. Kapıyı açıp Suzan’ın kocaman gülümsemesini görünce şaşırdım ve bu bana sarılan bedene bende sarıldım. Bavullarını içeri aldık ve salonda konuşmaya başladık. Çok mutlu bir şekilde bana Muğla’yı anlatıyordu. Kardeşleriyle gezdiği yerleri yakışıklı erkekleri ve anne ile babasını anlatıyordu. Bir an aklımdan sadece bir rüya. Beklide suzan’ı özlediğim için rüyada gördüğüm gibi şeyler düşünmeye başladım. O anda bana bi soru sordu. “ ee sen çocuklarla buluşacaktın ne oldu anlatsana” dedi. Bu soru karşısında şok oldum ne cevap vereceğimi bilmezken birden “ bir yazı işim vardı dergiden çağırdılar gidemedim” dedim. Artık beni korkutmaya başlayan o kocaman gülümsemesiyle “yalan söyleme “ dedi. Şok olmuştum titremeye başladım. Gerçektende ordaydı. Ne olduğunu biliyordu ve bundan zevk alıyordu. Ben titrerken bir soru daha sordu. “niye böylesin onları öldürürken çok mutluyduk” dedi. Ne diyeceğimi bilemeden “sen burada bile değildin neyden bahsediyorsun “ diyebildim. “ Bu Muğla yalanını bırak sıkmaya başladı bu espri “ dedi. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü. Karşımda yıllardır tanıdığım arkadaşım bana diğer arkadaşlarımı öldürdüğümüzü söylüyordu. Dinlemek istemiyordum. Ellerimle kulaklarımı kapattım bu gerçek olamaz diye haykırıyordum. “sakin ol” diyordu Suzan. Olamaz diye haykırmaya devam ettim. Suzan bana sarıldı ve beraberce koltuğa düştük. Sakin ol bir daha böyle bir şey yaşamayacaksın diyordu. Geçti artık diyordu. Nasıl oldu bu anlat diyordum. Planımız vardı hatırlıyor musun? Hepsini öldürecektin. Sen le bunca yıl boyunca dalga geçmenin ve kullanmalarının hesabını soracaktın onlara. Evet her zaman benimle dalga geçmişlerdi ve çok param olduğu için kullanmışlardıda zaman zaman ama bu onları öldürmek için bir sebep değildi. Çıldırmış bir vaziyette Suzan’a saldırdım. Yalan söyleme diye bağırıyordum. Onları sen öldürdün ben değil diyordum.Elime ne geçiyorsa onu fırlatıyordum. Sinirim yatıştığında çok geçti. Suzan nefes almıyordu. Hayır hayır bu bir daha olamaz diye ağlıyordum. Suzan’a sarılıp bağırdım. Sende beni bırakma. Bir tek sen kaldın beni bırakma diyordum. Dediğim hiçbir şey onu geri getirmeyecekti. İçinden çıkılmaz bir durumdaydım. Ne Suzan’ı nede diğerlerini geri getiremezdim. En yakın arkadaşlarımı öldürmüştüm. Bu vicdan azabıyla yaşayamazdım. Evdeki tüm ilaçları alıp avucuma boşaltmaya başladım. Allah’ım sen beni affet diyerek hepsini yuttum. Koltuğa oturup Suzan’ın ölü bedenine bakarken ölümün soğuk pençesinin beni almasını bekliyordum. Sanırım Azrail çok yakınımdaydı. Vücudum üşümeye başlamıştı. Soğuktan titrerken tekrar ısınmaya başladım. Mıyışmıştım gözlerimi açık tutamıyordum. Yıllarca uyumak istercesine kafamı yana yasladım ve uyumaya başladım.










BÖLÜM 5: SON
CİNAYET İŞLERİ BÜROSU KAYITLARI.

06/26/2011
Komşuların şikayeti üzerine. 06/24/2011 tarihinde Serap Taçyolcusu’nun evine girildi. Evde BİR CESED VARDI. CESED İLAÇ KULLANIMINDA DOZ AŞIMINDAN DOLAYI İNTİHAR ETMİŞTİR.
TEŞHİS: CİNAYET OLABİLİR EVDE KIRIK EV EŞYALARI BULUNMAKTADIR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder